Binaların insanlara kolay kolay geçit vermediği bir yer Londra. İngiltere üzerine çokça duyduğumuz sanayi devrimi hikayeleri mi acaba bana bu görüşü dayatıyor diye sormadım değil kendime aynı zamanda. Fakat her ne kadar sorgulasam da önüne geçemediğim his, Londra'da insanların misafir olduğu. Londra binaların, üretimin hatta daha da genel bir şekilde çalışmanın şehri.
Thames'in etrafında doğru dürüst bir yürüyüş parkurunun bile olmayışı, pub'ların içki servisini yıllar geçtikçe daha erken bitirmeleri ve insanların adeta başka bir eğlence şekline yer bırakmayacak bir biçimde club'lara "aktıkları" bir yer Londra. Tüm bunların da mevzu bahis toplum sözleşmesin içinde birer yeri ve sebebi var kanımca.
İstanbul dışında göreceğime inanmadığım bir kaosu da Tate modern gibi muazzam bir -sadece yapı ya da kurum diyemiyorum- olguyu da içinde barındıran bir yer Londra.
Yeniden görmenin ve tekrar tekrar anlamaya çalışmanın gerekliği ise aşikar.
No comments:
Post a Comment