Thursday, 19 March 2009
Gerçek??
Anlatıldığında anladığımız şeyin gerçeğimiz mi yoksa fantezimiz mi olduğuna hiçbir zaman tam olarak emin olamayız.
Wednesday, 18 March 2009
Gerçek?
Bize anlatılan şeyin gerçek mi yoksa anlatıcının fantezisi mi olduğuna hiçbir zaman tam olarak emin olamayız
Monday, 2 March 2009
kendine dikkat et!
bu yazılar kime yazılır.
öncelikle kendimize, sonra da birbirimize.
kime neden yazdığımız, neyi neden yazdığımız, senin benim, sende bendeki anlamları ile anlaşılır değil mi zaten. bilmeyenler ise sadece bir his yakalarlar ya da kendi akıl evrenlerinde tematik bir kolaj oluşturabilirler.
neyse ne!
kendi aklımda mı yaşıyorum yoksa bedensel varlığım mı aklımı biçimlendiriyor. mekansal geçişmelerin keskinliği, gerçeklik denilen kavramı da kayganlaştırıyor. süreklilik, tekrar gerçeklik hissini arttırıyorsa, bozundurmalar kişisel hafızamıza tam bir darbe niteliğinde olmalı, bir nöron yerine koyarsak kendimizi...
yaşantı alanı değiştirmek fikrinden bahsediyorum.
ya da travmatik, paris yolculuğumdan.
paris kafası!
şimdi bir kadınla akıl benzerliklerimi paylaşıp, farklı zamanlarda aynı yerlerde yaptıklarımızı yarıştırıyorum ve kendimi onun anlarına yapıştırıyorum. zaman-mekan geçişli bir kolaj.
hayal edebildiklerinle hayal edemediklerin arasında bulaşabildiğin şeyler sanırım gerçeklik. olmasını istediklerin ile olmayan şeyler arasında yaşıyor kişi. büyük harflerle yazılan bir OLMAK halinde. kendini olduran kişi. eş zamanda eski zamanda gelecekte kendini olduran, zaman mekansal geçişli kolajlar kurgulayan bir akıl sahibi. o kadar mutlu olabilirdim ki, onun yaşadıkları anlarda yaşanmış olan anılara sahip olarak. öyle ki kendiminkilerin birkısmını sanki onunla beraber yaşanmış gibi, yeniden kaydedebilirim ve o anlardaki yalnızlığımı ( ya da onsuzluğumu ) sonsuza dek silebilirim. ya da sildiğimi sanabilirim.
herşeyi yapabileceğini hissetmekle, hiçbirşey yapamayacağına ikna olmak arasında gerçekleşiyor hayat.
ikisinin tam arası nuide...
ikisinin arası paris.
ikisinin arası ben.
rahimle tabut arasında insan.
tam öncesi döl ve yumurta, hemen sonrası ceset.
öncelikle kendimize, sonra da birbirimize.
kime neden yazdığımız, neyi neden yazdığımız, senin benim, sende bendeki anlamları ile anlaşılır değil mi zaten. bilmeyenler ise sadece bir his yakalarlar ya da kendi akıl evrenlerinde tematik bir kolaj oluşturabilirler.
neyse ne!
kendi aklımda mı yaşıyorum yoksa bedensel varlığım mı aklımı biçimlendiriyor. mekansal geçişmelerin keskinliği, gerçeklik denilen kavramı da kayganlaştırıyor. süreklilik, tekrar gerçeklik hissini arttırıyorsa, bozundurmalar kişisel hafızamıza tam bir darbe niteliğinde olmalı, bir nöron yerine koyarsak kendimizi...
yaşantı alanı değiştirmek fikrinden bahsediyorum.
ya da travmatik, paris yolculuğumdan.
paris kafası!
şimdi bir kadınla akıl benzerliklerimi paylaşıp, farklı zamanlarda aynı yerlerde yaptıklarımızı yarıştırıyorum ve kendimi onun anlarına yapıştırıyorum. zaman-mekan geçişli bir kolaj.
hayal edebildiklerinle hayal edemediklerin arasında bulaşabildiğin şeyler sanırım gerçeklik. olmasını istediklerin ile olmayan şeyler arasında yaşıyor kişi. büyük harflerle yazılan bir OLMAK halinde. kendini olduran kişi. eş zamanda eski zamanda gelecekte kendini olduran, zaman mekansal geçişli kolajlar kurgulayan bir akıl sahibi. o kadar mutlu olabilirdim ki, onun yaşadıkları anlarda yaşanmış olan anılara sahip olarak. öyle ki kendiminkilerin birkısmını sanki onunla beraber yaşanmış gibi, yeniden kaydedebilirim ve o anlardaki yalnızlığımı ( ya da onsuzluğumu ) sonsuza dek silebilirim. ya da sildiğimi sanabilirim.
herşeyi yapabileceğini hissetmekle, hiçbirşey yapamayacağına ikna olmak arasında gerçekleşiyor hayat.
ikisinin tam arası nuide...
ikisinin arası paris.
ikisinin arası ben.
rahimle tabut arasında insan.
tam öncesi döl ve yumurta, hemen sonrası ceset.
Subscribe to:
Posts (Atom)